22.03.2023 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 1/12/2022 Tarih ve 2018/2540 Başvuru Numaralı Kararı ile; bir polis memuru ile mesai arkadaşlarının görevlerini ifa ettikleri ve kendilerine yönelen, tekrarı mümkün olan bir saldırıyı bertaraf etmek istedikleri esnada polis memurunun meşru savunma çerçevesinde saldırıyı gerçekleştiren kişileri hedef alarak ateş ettiği ve fakat ilgili şahsa isabet etmeyen merminin saldırı dışı ve fakat olayın geçtiği caddede bulunan bir kişiye isabet etmesi suretiyle öldürülmesi ve olay hakkında etkili ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle “Yaşam Hakkı”nın ihlal edildiği iddiası üzerine; Yargılamayı gerçekleştiren Ağır Ceza Mahkemesi’nin ölüme sebebiyet veren somut olaydaki eyleme yaptırım olarak önce 1 yıl 8 ay hapis cezası belirlediği, ardından bu cezanın adli para cezasına çevrildiği, ilgili kanunun taksirle öldürme suçundan verilen hapis yaptırımının paraya çevrilmesinin yetkili makamların takdirinde olduğu, bu konuda bir yasal zorunluluğunun bulunmadığı belirtilerek,
Mahkemelerin takdir haklarını, bu tür eylemlere müsamaha edilmeyeceğini göstermek için kullanmaları ve suçun sonuçlarını hafifletmek için kullanmayı tercih ettikleri izlemini vermemeleri gerektiği, bu hususun kamu güveninin sürdürülmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve bu tür eylemlere hoşgörü gösterildiği görünümünün engellenmesi açısından hayati bir önem taşıdığı, Bir kolluk görevlisinin bu tür silah kullanımı sonucu gerçekleştirdiği kabul edilen ölüme karşılık takdir edilen hapis cezası ile netice ceza olarak belirlenen adli para cezasının benzer hak ihlallerinin önlenebilmesi ve kişilerin yaşamının korunması bakımından uygun ve yeterli yaptırım olmadığı,
Derece Mahkemelerinin yaşam hakkını, yasayla korumaya yönelik anayasal yükümlülüğe uygun olarak -devletin öldürmemeye ilişkin negatif yükümlülüğü kapsamındaki- bir kişiyi öldüren kişiler hakkında ceza hukukunu etkili biçimde uygulamaları, böylece hukuk sisteminin caydırıcı etkisini korumaları gerektiği, dolayısıyla, somut olayda uygulanan yaptırımın benzer ihlallerin önlenmesi bakımından caydırıcı bir etkiye sahip olmadığı vurgulanarak ilgili durumun “yaşam hakkının maddi ve usule ilişkin boyutlarının” ihlaline yol açtığı sonucuna varılmıştır.
Av.Sıla DAŞTAN