A.GENEL OLARAK
1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile edinilmiş mallara katılma rejimi yasal mal rejimi olarak kabul edilmiştir. (TMK 202/1) Dolayısıyla eMK döneminde evlenmiş eşler arasında 31.12.2001 tarihine kadar geçerli yasal mal rejimi mal ayrılığı, 1.1.2002’den sonra geçerli olan yasal mal rejimi ise edinilmiş mallara katılma rejimidir. Yeni TMK yürürlüğe girmesi ile beraber mülga 743 sayılı MK döneminde geçerli olan rejim kendiliğinden kalkmakta ve eğer sözleşme yapılmamış ise edinilmiş mallara katılma rejimine geçilmiş olmaktadır. Ancak eşlerin, edinilmiş mallara katılma rejimini bir mal rejimi sözleşmesi ile Yürürlük Kanunu madde 10/3 hükmüne rağmen evlenme tarihine kadar uygulanabilir kılmaları mümkündür.
4721 sayılı Kanunun 202-281 madde hükümleri, eşler arasındaki mal rejiminin düzenlenmesine yöneliktir. Bu kapsamda; mal ayrılığı rejimi, paylaşmalı mal ayrılığı rejimi, mal ortaklığı rejimi seçimlik mal rejimi; edinilmiş mallara katılma rejimi ise yasal mal rejimidir.
B.MAL REJİMİ SÖZLEŞMESİ
Mal rejimi sözleşmesi hem eşler arasında mal rejiminin seçilmesi, sona ermesi, hem de yasal sınırlar içerisinde değişikliğe uğratılması için akdedilen sözleşmedir.
B.1 MAL REJİMİNİN SEÇİLMESİ
Eşler mal rejimi sözleşmesini anlaşmaları halinde evlenmeden önce, evlenme sırasında ya da evlendikten sonra yapabilmektedirler. Evlenmeden önce veyahut evlendikten sonra mal rejimi sözleşmesi yapılacak ise; yasada düzenlendiği şekil şartını taşıması gerekmektedir. Bu kapsamda ilgili sözleşmenin noterde düzenleme ya da onaylama şeklinde yapılması gerekmektedir. Bu şekil şartı, mal rejimi sözleşmesinin geçerlilik şartıdır. Şekil şartına uyulmaması halinde mal rejimi sözleşmesi geçerli olmayacaktır. Ancak evlenme sırasında evlenme başvurusu sırasında yapılan bir seçim vardır ki bu yazılı olabilmekte, evlenme başvurusu yapılırken eşler üç seçimlik rejimden birini tercih edebilmektedir. Diğer bir deyişle eşler yazılı olarak seçtikleri mal rejimini evlenme başvurusu sırasında bildirmektedirler.
Eşler evlenme esnasında yalnızca mal rejimini seçebilmektedirler; ancak katılma alacağını veya değer artış payı oranını belirlemek gibi tercihleri evlenme başvurusu sırasında yapamamaktadırlar.
Bununla birlikte TMK 203.maddesinde yer alan hüküm gereğince eşler ancak ve ancak kanunda belirtilen durumlar içerisinde mal rejimini seçebilirler, değiştirebilirler ve kaldırabilirler. Bu kapsamda eşler aralarında anlaşmak suretiyle karma bir sistem meydana getiremezler.
Ayrıca önemle belirtmekte yarar var ki; yaşı küçük olan eşlerin evlenme ile veya mahkeme kararı ile ergin duruma gelmesi halinde dahi TMK 204/2 madde hükmü gereğince mal rejimi sözleşmesinde mutlak bir şekilde ayırt etme gücüne sahip küçükler ile kısıtlıların yasal temsilcilerin de imzasının bulunması gerekmektedir. Ancak yasal temsilciler ayırt etme gücüne sahip küçük ve kısıtlıların nam ve hesabına onların olmadığı bir ortamda mal rejimi sözleşmesi yapamamakta, yaşı küçük olan ya da kısıtlı olan eş ile birlikte mal rejimi sözleşmesi imzalanabilmektedir. Yasal temsilci vasi ise; TMK madde 462 hükmüne göre vesayet makamının izninin alınmasına gerek bulunmamaktadır.
B.2 MAL REJİMİNİN YASAL SINIRLAR DÂHİLİNDE DEĞİŞİKLİKLİĞE UĞRATILMASI
İlgili hüküm eşlere değişik anlamda sözleşme yapıp bir kısım malların niteliğini değiştirme hakkı tanımıştır.
TMK
Sözleşmeye göre
Madde 221-
(1)Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
- Bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyetine tahsis edilen mallar kural olarak edinilmiş maldır. Ancak eşler mal rejimi sözleşmesi ile kişisel mal olacağını kararlaştırılabilir. Örneğin; diş doktoru tarafından muayenehanesinde kullanılan aletler doktorun, avukatın, mimarın, muhasebecinin ofisinde kullandığı kitap alet- edevat, kitaplar, cihazlar kural olarak aksi kanıtlanmadıkça edinilmiş maldır. Eşler yapacakları bir sözleşme ile bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyetine tahsis edilen malların da kişisel mal olacağını kararlaştırabilirler. Dolayısıyla eşler kanunun araladığı bu sınırların dışında başka bir malları niteliğini sözleşme ile değiştiremezler. Zira eşler ancak kanun koyucunun bu madde ile birlikte çizmiş olduğu sınırlar çerçevesinde değişiklik yapabilmektedirler.
(2)Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
- Kişisel malların gelirleri kural olarak edinilmiş maldır. Ancak eşler yapacakları mal rejimi sözleşmesi ile kişisel malların gelirlerinin de kişisel mal olacağını kararlaştırabilirler. Örneğin; miras yoluyla kalmış olan bir evi kiraya veren eşlerden biri kira gelirinin de kişisel mal olduğunu kararlaştırabilmektedirler.
C.EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİNDE HAK SAHİPLİĞİ İLİŞKİSİ
Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin içeriğini esasen 2 tür mal oluşturmakta olup tasfiyede göz önünde bulundurulacak hususlar bu 2 tür mal üzerinde oluşmaktadır. Bunlardan ilki TMK madde 219 hükmü ile düzenlenmiş olan “Edinilmiş Mal”; diğeri ise TMK madde 220 hükmü ile düzenlenmiş olan “Kişisel Mal”dır. Bununla birlikte önemle belirtmek gerekir ki TMK madde 222/2 hükmü ile düzenleme altına alınan eşlerin paylı mülkiyetinde olan mal türü de bulunmaktadır.
C.1 EDİNİLMİŞ MAL (TMK M.219)
Edinilmiş mallar TMK madde 219’da örnekseme yolu ile sayılmıştır. İlgili maddenin son fıkrasına göre eşlerden birinin sahibi olduğu mal aksi ispatlanamadığı müddetçe edinilmiş maldır. Eğer bir kişi kendi adına kayıtlı olan bir malın kişisel mal olduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır.
Bir malın edinilmiş mal niteliğini haiz olabilmesi için mal rejiminin süresi içinde edinilmiş olması gerekmektedir. Bu kapsamda başlangıçta normal şartlarda evliliğin kurulması ile birlikte mal rejimi kurulmuş olmaktadır. Mal rejiminin devamı sırasında edinilmiş olması halinde ise; ilgili malın satın alınması için eşlerden birinin parayı tevdi ettiği ve parayı elden çıkardığı tarih önemlidir. Bu tür sorunlara daha çok harici satın almalarda veya kooperatiflere ilişkin inşaat halinde satın almalarda rastlanmaktadır. Dolayısıyla tapuda satın alınan tarihten ziyade eşlerden birinin parayı tevdi ettiği tarihte malın satın alındığı düşünülmekte olup edinme tarihi olarak bu tarih kabul edilmektedir.
İkinci olarak ilgili malın elde edilmiş olması için karşılığının eşlerden biri tarafından verilmiş olması gerekmektedir. Karşılık ise; çalışma karşılığı elde edilen gelirlerle malın karşılığının verilmesi anlamına gelmektedir. Sonuç itibariyle; karşılığının verilmesi suretiyle bir malın alınması gerekmektedir. Ancak hayır veya bağış amacıyla yapılmış bir karşılık edinilmiş malın kökenini oluşturmamaktadır. Şöyle ki; kalp krizi geçiren bir komşusunu hastaneye yetiştiren bir kişiye bunun karşılığında ödenmiş olan para edinilmiş mal niteliğini haiz değildir. Zira hastaneye götürme olgusu mal elde etmek amacıyla yapılmış değildir. Diğer bir deyişle; ödenmesi gereken karşılık ya da bedel mala sahip olmak amacıyla yapılmalıdır.
Ayrıca karşılığın, elde edilen malın değeri ile aynı oranda ve aynı değerde olmasına da gerek yoktur. Örnek vermek gerekirse; 3.000,00-TL verilerek alınan bir milli piyango bileti karşılığında çıkan 3.000.000,00-TL değerindeki bir ikramiye edinilmiş mal niteliğinde olacaktır. Dolayısıyla karşılık veya bedel ile elde edilen gelir arasında bir oransızlık dahi olsa karşılığı verilmek suretiyle alındığı kabul edilmekte ve edinilmiş mal sayılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu
Edinilmiş mallar
Madde 219- Edinilmiş mal, her eşin bu mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği malvarlığı değerleridir. Bir eşin edinilmiş malları özellikle şunlardır:
- Çalışmasının karşılığı olan edinimler
- Maaş, gündelik, kar payı veya fazla mesai çalışma karşılığı olan edimlerdir. Ancak bunların yanında bunlara benzeyen ödemeler de mevcuttur; sağlık giderleri, yolluk, yemek parası, çocuk parası, kira parası gibi çalışana ödenen ücretler tasarruf amacıyla değil belli bir yerde ve amaçla harcamaya konu olabileceği için edinilmiş mal sayılmamaktadır.
- Telif hakkı edinilmiş mal olabilmektedir. Ancak telif hakkı çalışma karşılığı edinilmiş ise edinilmiş mal sayılmaktadır. Telif hakkı miras kalmış ise veya evlenmeden önce sahip olunmuş ise kişisel mal sayılmaktadır. Edinilmiş mallara katılma rejimi süresince edinilmiş bir telif hakkı ise edinilmiş mal sayılmaktadır.
- Malların konjonktürel ya da endüstriyel değer artışları söz konusudur. Konjonktürel değer artışı, ikame kuralıdır. Diğer bir deyişle, ekonominin arz ve talep kuralları gereğince zamanla değerlendirilmesidir. Söz konusu mal başta edinilmiş bir mal ise arz ve talep kurallarına göre değerlendirildiğinde değeri artmış hali ile de edinilmiş maldır. Endüstriyel değer artışı ise; eşlerden birinin özel çabası sonucunda değerlendirilmesidir. Diğer bir deyişle katma değerdir. İlgili katma değer baştaki mal varlığından ayrı olup ekstra çalışma karşılığı elde edilmiş bir değer artışı olduğundan edinilmiş mal olarak değerlendirilmektedir. Bu tür gelirlerin mal rejiminin tasfiyesi davasına konu olabilmesi için mal rejiminin sona erdiği anda gelirlerin mevcut olması gerekmektedir. Söz konusu edinilmiş mal veya elde edilen gelir mevcut değil ise tasfiyeye dahil edilmemektedir. Örneğin; çalışma karşılığı elde edilen gelir ile arsa, otomobil, ev, hisse senedi veya altın alınmış olabilmektedir. İkame kuralı gereğince kökeni edinilmiş mal olduğundan bu gelirden elde edilen mal varlıkları da edinilmiş mal sayılmaktadır.
- Sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler
- Burada kast edilen, kamu gücünü kullanan, kamu hukuku amacını güden ve sosyal rizikonun gerçekleşmesi durumunda ödenen bir bedeldir. Bu bedel irat şeklinde ödenebileceği gibi toplu bir şekilde de ödenebilmektedir. Eğer irat şeklinde bir ödeme var ve, örneğin emekli maaşı gibi, mal rejiminin devamı sürecinde ödenmiş ise edinilmiş maldır. Mal rejiminin başlamasından önce veya sona ermesinden sonra ödenenler ise eşin kişisel malı olarak kabul edilmektedir.
- Toplu ödemeler ise TMK madde 228/2 hükmüne göre değerlendirilmektedir.
- Kamu kurum ve kuruluşlarının sosyal rizikonun gerçekleşmesi halinde ödedikleri paralar, bireysel emeklilik ve işverenin ödediği kıdem tazminatı ile karıştırılmamalıdır.
- Çalışma gücünün kaybı nedeniyle ödenen tazminatlar
- Toplu olarak ödenen tazminattır. Toplu olarak ödeme yapılması halinde TMK 228/2 hükmü gereğince hesaplama yapılmaktadır.
- Kişisel mallarının gelirleri
- Mal rejimi sözleşmesi Kanunun belirlediği sınırlar çerçevesinde yapılmaktadır. Bu kapsamda eşler isterlerse TMK madde 221 hükmüne göre kişisel malların gelirlerinin de kişisel mal olduğunu mal rejimi sözleşmesi ile kararlaştırabilmektedirler. Eğer böyle bir anlaşma yok ise; kural olarak kişisel malların gelirleri de edinilmiş mal olacaktır.
- Örneğin; kişisel malların geliri hukuki semere olarak faiz olabilmektedir. Kural olarak kişisel mal niteliğini haiz bankada bulunan paranın enflasyondan arındırıldıktan sonra kalan tutarı edinilmiş maldır. Arındırıldıktan sonra kalan faiz geliri üzerinden eşlerin katılma alacak hakkı bulunmaktadır.
- Edinilmiş malların yerine geçen değerler
- Bu duruma ikame kuralı denmektedir. Örnek vermek gerekirse; edinilmiş mal niteliğindeki konut satılarak arsa alınmışsa alınan arsa da edinilmiş mal niteliğindedir veya edinilmiş mal niteliğindeki tasarrufların çekilmesi suretiyle otomobil satın alınmışsa otomobil edinilmiş mal niteliğindedir.
C.2 KİŞİSEL MAL (TMK madde 220)
Kişisel mallar TMK madde 220’de tahdidi olarak sayılmıştır. Bu kapsamda eğer bir malın kişisel mal olduğu iddia ediliyor ise iddia eden eş bunu ispat etmekle yükümlüdür. Bir malın kişisel mal olması ise; diğer eşin o mal üzerinde katılma alacağını talep edememesi sonucunu doğurmaktadır.
Türk Medeni Kanunu
Kişisel mallar
Madde 220- Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
- Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya
- Eşin kolyesi, bilekliği, kişisel kullandığı kıyafetleri, makyaj malzemeleri, engelli olan eşlerden birinin kullanmak zorunda kaldığı sermaye değeri çok yüksek olmayan araç gibi kişisel kullanıma tahsis edilmiş mallar eşin kişisel malı olarak kabul edilmektedir.
- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri
- Söz konusu mallar mal rejiminin başlamasıyla birlikte evlilik birliğine kişisel mal niteliğinde girmektedir. Ancak burada ilgili malın kişisel malı olduğunu iddia eden eşin bu iddiasını evlenmeden evvel böyle bir mala ya da bu miktardaki mala sahip olduğunu banka kayıtları ile ya da tapu, nüfus mirasçılık belgesi ile noter kayıtları ile ispatlamak durumundadır. Aksi takdirde genel kurala tabi olunmaktadır. Diğer bir deyişle, kişisel mal olduğu ispatlanamayan eşlerin malı edinilmiş mal niteliğindedir. Bu kapsamda eşlerden her biri dilerse sahip olunan malların envanterinin çıkarılmasını talep edebilir.
- Manevî tazminat alacakları
- Kişisel mallar yerine geçen değerler
- Kişisel malın satımı ile ya da paraya dönüştürülmesi sonucu elde edilen mal kişisel mal olacaktır. Örneğin; eşlerin mal rejiminin başlaması ile zaman itibariyle başlangıç tarihinde sahip olunan bankadaki parayı çekerek ya da miras kalınmış bir taşınmazı satarak mal rejiminin süresi içerisinde bir mal edinmesi halinde kökeni kişisel mal olduğu için o malın satımından elde edilen gelir veya mal kişisel mal sayılmaktadır.
D.İSPAT
TMK madde 222 hükmü ile birlikte ispat konusuna ilişkin kanuni karineler getirilmiştir. TMK 6.maddesi hükmü gereğince, bir kişi taraflardan birinin hakkını dayandırdığı olgunun varlığını ispat yükümlülüğü altındadır. Yani iddia eden eş veya taraf iddiasını ispat külfeti altındadır. TMK madde 222 hükmü ile konuya ilişkin farklılıklar hüküm altına alınmıştır;
İspat
Madde 222 –
(1)Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse, iddiasını ispat etmekle yükümlüdür.
(2)Eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen mallar onların paylı mülkiyetinde sayılır.
- Paylı malik olan eşlerden biri diğer eşinin rızası olmaksızın paylı mülkiyet konusu mal üzerinde tasarrufta bulunamamaktadır.
(3)Bir eşin bütün malları, aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal kabul edilir.
Yargıtay’ın kökleşmiş uygulamaları ile kabul edilmiş olan hayatın olağan akışını kriterine göre kabul edilmiş, uyuşmazlıkların çözümünde uygulanan fiili karineler mevcuttur. Bu kapsamda hayatın olağan akışının aksi durumu iddia eden, iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır.
E.YÖNETİM, YARARLANMA VE TASARRUF İLE MALLARIN GERİ ALINMASI
TMK madde 223/1 madde hükmü uyarınca; her eş, yasal sınırlar içerisinde kişisel malları ile edinilmiş mallarını yönetme, bunlardan yararlanma ve bunlar üzerinde tasarrufta bulunma hakkına sahiptir. Aksine anlaşma olmadıkça, eşlerden biri diğerinin rızası olmadan paylı mülkiyet konusu maldaki payı üzerinde tasarrufta bulunamaz. Ayrıca TMK 226/1 hükmü gereğince; her eş, diğer eşte bulunan mallarını kendisine verilmesini isteyebilmektedir.
TMK 223 ve 226.maddelere dayanılarak açılan yani bir eşin diğer eşte bulunan mallarının iadesini istemeyi amaçlayan davalar ayın davalarıdır. Çünkü ayni hak çoğunlukla mülkiyet hakkı talebinde bulunulmaktadır.
Örnek olarak; ziynet eşyaları ya da çeyizlerin ödenmesi, verilmesini amaçlayan davalar TMK 223 ve 226.maddenin 1.fırkası uyarınca açılan davalardır. TMK 226.madde hükmüne göre bir eşin diğer eşte bulunan kişisel malı veya edinilmiş malı ayın davasıdır. Bu dava mal rejiminin tasfiyesi davası niteliğini haiz değildir. Zira ilgili davaların açılması için evliliğin sonlanmasına veya mal rejiminin sona ermesine gerek yoktur. Bu kapsamda ilgili davalar ayın davası olduğu için de herhangi bir zamanaşımına tabi olmamakla birlikte evlilik birliği devam ederken mal rejiminin devamı süresince bir eş diğer eşte bulunan malının geri verilmesini talep edebilmektedir.
F.MAL REJİMİNİN SONA ERMESİ
TMK madde 225 hükmü gereğince mal rejimi, eşlerden birinin ölümü veya başka bir mal rejiminin kabulüyle sona erer. Mahkemece evliliğin iptal veya boşanma sebebiyle sona erdirilmesine veya mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hâllerinde, mal rejimi dava tarihinden geçerli olmak üzere sona ermektedir. Mal rejiminin sona erme anları vardır; mal rejiminin ölüm ile sona ermesi halinde ölüm anı, mal rejimi boşanma, evliliğin iptali ya da hakimin mal ayrılığına geçiş kararı ile sona ermişse söz konusu boşanma, iptal ve mal ayrılığı dava tarihinde mal rejimi sona ermektedir. Bu tür davaların kabul edilmesi ve kesinleşmesi koşulu ile mal rejimi kararın kesinleşme tarihinde değil söz konusu davanın açıldığı tarihte sona ermektedir.
F.1 GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME
TMK madde 214 gereğince; mal rejimi ölümle sona ermişse ölenin son yerleşim yeri mahkemesi mal rejiminin tasfiyesi davalarında yetkili mahkemedir. Eğer mal rejimi boşanma, iptal ya da hakimin mal ayrılığı rejimine geçiş kararı ile sona ermişse yetkili mahkeme, boşanma, iptal ya da mal ayrılığı rejimine geçiş kararının verildiği davalara bakan yer mahkemeleridir.
TMK 214.madde ile sayılan yetki kuralı kesin yetki kuralı değildir. Dolayısıyla ilk itiraz olarak cevap dilekçesi ile taraflarca ileri sürülmedikçe hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınmamaktadır.
Görevli mahkeme ise mal rejiminin tasfiyesi ile ilgili davalarda 4787 Sayılı Kanun’un 4.maddesi uyarınca Aile Mahkemeleridir. Görev, kamu düzenine ilişkin olduğu için mahkeme hakimi tarafından re sen değerlendirilmektedir.
G.MAL REJİMİNİN TASFİYESİ
G.1 MAL REJİMİNİN TASFİYESİ DAVALARINDA UYGULANACAK GENEL İLKELER
1-Eski Medeni Kanun döneminde açılan tasfiye davası Katkı Payı Alacağı davası olarak nitelendirilmekte iken yeni Medeni Kanun döneminde açılan tasfiye davalarına Değer Artış Payı Alacağı Davası ve Artık Değere Katılma Alacağı Davası olarak nitelendirilmektedir. Bu 3 tür tasfiye davası için de mal rejiminin sona ermesi davanın görülebilirlik ön koşuludur. Mal rejimi sona ermemişse ilgili davaların görülebilirlik ön koşulu yönünden reddedilmesi gerekmektedir.
2-TMK madde 179 hükmüne göre mal rejiminin tasfiyesinde eşlerin bağlı olduğu rejime ilişkin hükümler uygulanmaktadır. Söz konusu mal eğer 1.1.2002 tarihinden önce edinilmiş bir mal ise, diğer bir deyişle mülga 743 sayılı Medeni Kanun döneminde alınmış bir mal ise tasfiye eski Medeni Kanuna göre yapılmaktadır. Bu davaya da katkı payı alacağı davası denmektedir. Şayet söz konusu mal 1.1.2002 tarihinden sonra edinilmiş ve tasfiyesi talep ediliyorsa 4721 sayılı Yasa hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
3-Mal rejiminin tasfiyesi davasında taraflar, eşler veya eşlerin mirasçıları olabilmektedir. Eşlerden birinin ya da mirasçılardan birinin alacaklıları eşlerin yerine ya da mirasçılarının yerine geçerek mal rejiminin tasfiyesi davasını açamamaktadır. Bu kimselerce açılan davaların aktif dava ehliyeti yokluğundan reddedilmesi gerekmektedir.
4-Mal rejiminin sona ermesinin mutlak şekilde olması gerekmektedir.
5-Bir malın tasfiyeye girmesi için mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olması gerekmektedir.
6-Mal rejiminin sona erdiği andaki durum esas alınarak mal tasfiyeye dahil edilmektedir. Dolayısıyla sahip olunan malların mal rejiminin sona erdiği andaki durumları nitelikleri nicelikleri özellikleri önemlidir.
7-Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları çerçevesinde malların tasfiye tarihindeki değeri esas alınmaktadır. Tasfiye tarihinin tasfiye kararının verildiği tarih olduğu kabul edilmekle birlikte mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olan bir malın sona erme anındaki niteliğini, niceliğini, özelliğini göz önünde bulundurarak tasfiye karar tarihi itibariyle piyasa sürüm değeri esas alınmaktadır.
8-Mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan borç terekeye ait bir borçtur. Eşlerden biri ölmüş ve ölen eş aleyhine tasfiye davası açılmış ise söz konusu mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan alacak, terekeye ait bir borçtur. Terekeye ait bir borçtan da kural olarak bütün mirasçılar sorumludur. Eğer mal rejiminin tasfiyesi davasının tarafları aynı zamanda mirasçı iseler mirasçılar birbirlerine karşı bu tereke borcundan miras payları oranında sorumlu olacaktırlar. Bu kapsamda miras payları oranındaki kısım takas edilip düşülecek ve geri kalan kısmın tereke borcu olarak davalı safhasında görülen mirasçılardan tahsiline karar verilecektir.
9-Mal rejiminin tasfiyesi davalarında ayna ilişkin talep ileri sürülememekte iken şahsi hak niteliğindeki para alacakları mal rejiminin tasfiyesi davalarına konu olabilmektedir. Ancak TMK 239.madde uyarınca kanun koyucu borcunu ayni hak olarak ödeme yetkisini borçlu eşe tanımış olup ayni hak istemek alacaklıya tanınmış bir hak değildir. Ancak borçlu, davacı alacaklının dava konusu yaptığı mallarından bir tanesini tasfiye borcu karşılığında davacı alacaklı eşe vermeyi teklif edebilmektedir.
Kanunun 227/1 hükmü, 231/1 ve 239/1 ve YİB kararları gereği mal rejiminin tasfiye davalarında ayni hak doğmamakla birlikte istisnaları mevcuttur;
- Paylı mülkiyete konu bir mal var ise eşlerden biri üstün hakkının bulunduğunu ispat etmek kaydıyla TMK 239/2 gereği ayni hak talebinde bulunabilmektedir. Davacı alacaklı paylı mülkiyete konu bir mal varlığının bulunması halinde istisnai olarak ayni hak isteğinde bulunabilmektedir.
- TMK 240. Madde hükmü gereğince sağ eş ve duruma göre ölen eşin mirasçıları aile konutunun mülkiyeti ve sınırlı ayni hak niteliğindeki intifa ya da oturma hakkının kendine tanınmasını isteyebilmektedir.
Kanunda düzenlenen bu iki istisna dışında Yargıtay kararları çerçevesinde üçüncü bir durum daha bulunmaktadır; eşler boşanma veya evliliğin iptaline ilişkin olarak bir anlaşma protokolü düzenlemekle beraber hakimin onayına sunulması neticesinde hakim tarafından protokol onanır ve o protokolde ayni hak ödeneceği kararlaştırılmış ise sonradan eşlerden birisi alacaklı eş o protokole dayanarak ayni hak talebinde bulunabilmektedir.
G.2 KATKI PAYI ALACAĞI DAVASI
Katkı payı alacağı 1.1.2002 tarihinden önceki yasal mal rejimi olan mal ayrılığı döneminde bir eşin diğer eşin malına yaptığı parasal katkıyı ifade etmektedir. Çalışmayan düzenli bir geliri olmayan eşin diğer eşin malına katkıda bulunduğu kabul edilmemektedir. Düzenli bir geliri var ise bu gelirin belli bir kısmı ile katkıda bulunduğu varsayılarak bir oranlama yapılmaktadır. Bu her zaman varlıklarının büyük çoğunluğuna sahip olan erkek eşler lehine sonuç doğurduğu için edinilmiş mallara katılma rejimi hukukumuza girmiştir. Bu rejimde ise; eşlerin birbirlerinin edinilmiş mallarında hak sahibi oldukları kabul edilmektedir. Bunun için muhakkak parasal bir katkının yapıldığının ispat edilmesine gerek yoktur. Evli olmak hak sahibi olmanın yasal sebebidir. Ancak bir eş diğer eşin edinilmiş malına kendi kişisel malı ile de katkıda bulunulmuş olabilmektedir. O zaman o mal varlığı içinden bu katkının bulunup ayırt edilmesi, kalan kısmın ayrıca paylaştırılması adil olacaktır. Bu kişisel katkının adı da değer artış payıdır.
Yani katkı payı 1.1.2002 tarihinden önce yapılan katkının adı; değer artış payı ise 1.1.2002 tarihinden sonra edinilen mala eşin yapmış olduğu katkının adıdır.
G.3 DEĞER ARTIŞ PAYI ALACAĞI DAVASI
TMK madde 227 gereği; eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olmaktadır. Değer artış payı alacağından bahsedebilmek için;
1.Öncellikle olarak eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuş olması gerekmektedir.
2.İkinci olarak bu katkının esaslı olması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse; sadece bir defa evin vergisinin verilmesi eve katkıda bulunulduğu anlamına gelmemektedir. Ya da otomobilin kasko sigortasının yapılması halinde katkıda bulunmuş sayılmaz. Burada edinilmesi ile kast edilen satın alınması, sahip olunması anlamındadır. İyileştirilmesi ise; bir evin yer döşemelerine masraf yapılması, mutfak dolaplarının, çatısının yenilenmiş olmasıdır. Korunması ise; açılan davanın masraflarının karşılanması, ısı izolasyonunun yapılmasıdır.
3.Üçüncü olarak bu katkıların herhangi bir karşılık alınmadan yapılmış olması ve diğer taraftan katkının bağış sayılmaması gerekmektedir. Bununla birlikte borcun emanet ve vekaleten de verilmemiş olması gerekir. Burada kast edilen; bir arada yaşamış olmanın getirdiği karşılıklı iyi niyet ve güven ilişkisi çerçevesinde eşlerin aldıkları mala katkıda bulunmasıdır.
- Katkı para ile olabileceği gibi para ile ölçülebilecek maddi ya da hizmet, emek de olabilmektedir. Örnek olarak; 100.000,00-TL’ye satın alınan bir evin 10.000,00-TL’sini eşin kendi kişisel malı ile desteklemesi veya bir inşaatın tamamlanması suretiyle ev haline getirildiği durumda eşlerden birinin kişisel malı niteliğinde olduğu kabul edildiğinde kişisel mal niteliğinde olan evin inşaatında usta, mühendis veya işçi gibi baştan sona bir aile ferdi olmanın gerektirdiği sorumluluğun çok üstünde efor, güç zaman harcayarak katkıda bulunması da emek katkısı sayılmaktadır. Bu kapsamda önemle belirtmek gerekir ki mülga Medeni Kanun döneminde; köyde eşi ile birlikte düzenli ve sürekli bir şekilde bahçede, tarlada çalışan eşin ya da hayvanların bakımından çalışan eşin katkıda bulunduğu kabul edilmekteydi.
- Kişisel maldan kişisel mala katkıda bulunulabilmektedir. Yani davacı eş kişisel malı ile davalı kişisel malına katkıda bulunabilmektedir. Ya da kişisel maldan edinilmiş mala katkıda bulunulabilmektedir. Ya da edinilmiş maldan kişisel mala katkıda bulunulabilmektedir. Ancak edinilmiş maldan edinilmiş mala katkıda bulunulamaz. Zira hem katkıda kullanılan hem de katkı yapılan her iki mal da edinilmiş mal gruba ait olduğuna göre TMK 231 ve 236.madde hükümleri uyarınca edinilmiş malların yarı payı diğer eşin olduğuna göre böyle bir katkının hesaplanmasına gerek yoktur.
- Edinilmiş maldan edinilmiş mala yapılan katkıya ilişkin bir dava açıldığı zaman usul ekonomisi gereği “Hukuki nitelendirme hakime aittir.” ilkesinden yola çıkarak kullanılan tabirler bunun bir katılma alacağı şekliden yorumlanabilirse değer artış payı alacağı olarak değil, artık değere katılma alacağı davası olarak sonuçlandırılmaktadır.
TMK madde 227 hükmüne göre katkının yapıldığı malda tasfiye tarihi itibariyle bir artış var ise bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanmakta ve katkı oranında artış alacağına sahip olunmaktadır. Fakat katkı yapılan malın değerinde herhangi bir değer artışı olmamışsa veya azalma olması halinde katkının başlangıçtaki değeri esas alınmaktadır. Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirlemektedir.
Eşler yazılı olmak kaydıyla yapacakları bir anlaşma ile değer artış payı alacağını azaltabilir veya tamamen ortadan kaldırabilmektedir.
G.4 ARTIK DEĞER KATILMA ALACAĞI DAVASI
TMK madde 231 hükmü gereğince; artık değer, eklenmeden ve denkleştirmeden elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere her eşin edinilmiş mallarının toplam değerinden bu mallara ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan miktardır. TMK madde 236 hükmü gereğince de her eş veya mirasçıları, diğer eşe ait artık değerin yarısı üzerinde hak sahibi olmaktadır ve bu hak sahipliği katılma alacağı olarak nitelendirilmektedir.
Katılma alacağı artık değerin yarı payı üzerindeki bir haktır. Katılma alacağı hakkına sahip olunabilmesi için bir eşin herhangi bir katkıda bulunmasına ya da çalışmasına gerek bulunmamaktadır. Eğer söz konusu mal TMK madde 219 hükmünde sayılan edinilmiş mal niteliğinde ise TMK 231 ve 236.maddelerinde sayılmış olan hesaplama yöntemi ile artık değer bulunmakta, bu değer üzerinde herhangi bir katkıda bulunulmasa bile TMK 236.madde gereğince yarı pay oranında katılma alacak hakkı doğmaktadır.
Eşlerin paylarının hesaplanması aşamasında eklenecek değerler TMK 229.maddesi ile hüküm altına alınmıştır. Madde gereğince;
- Eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan, olağan hediyeler dışında yaptığı karşılıksız kazandırmalar,
- Bir eşin mal rejiminin devamı süresince diğer eşin katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı karşılıksız devirler eklenecek değerdir. Mal rejiminin sona erdiği anda mevcut malların tasfiyeye girmesine ilişkin kuralın istisnası niteliğindedir.
H.ŞİRKET PAYLARININ MAL REJİMİNE İLİŞKİN TASFİYESİ
Kural olarak mal rejiminin sona erdiği anda eşlere ait malların mevcut olması gerekmektedir. Bir şirket o tarihte mevcutsa o tarihteki ekonominin, genel ekonominin koşulları, şirketin bulunduğu sektör, sektörün içinde şirketin yeri, şirketin yöneticileri, almış oldukları siparişler, duran varlıkları, borçları, kar payı dağıtım politikaları, geleceğe yönelik planları gibi birden fazla kriterler bir araya getirilerek söz konusu şirketin piyasa değeri bulunmaktadır. Burada önemle belirtmek gerekir ki söz konusu şirketin piyasa değeri bulunmakta; bilanço değerleri kast edilmemektedir.
Kişilerin çalışmaları karşılığı elde ettikleri gelirler edinilmiş maldır. Söz konusu şirket kişisel mal dahi olsa kişisel malların gelirleri edinilmiş mal olacağı ilkesinden hareketle edinilmiş mal olarak kabul edilmektedir. Ancak; ister kar payı olsun ister maaş veya yevmiye olsun mal rejimin sona erdiği anda mevcut olması gerekmektedir. Hayatın olağan akışına göre yüksek miktardaki kar payının, evin ihtiyacı için harcanabiliyor ise mal rejiminin sona erdiği anda mevcut olmaması muhtemel olup, mal rejiminin tasfiyesine dahil bir değer değildir. Kar payı dağıtımı yüksek miktarda yapılmış ve o ailenin standartlarına göre bu kadar paranın bir yıllık süre içinde harcanması olağan değil ise hayatın olağan akışına göre normalde harcanması gereken paranın bulunmayabileceği kabul edilmektedir. Bu kapsamda fiili karine gereği borçlu eşin yapılan harcamanın hayatın olağan akışına aykırı olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Aksi takdirde kar payı mevcut kabul edilmektedir. Zira şirketler bazen kar payını bedelsiz adı altında dağıtmakta veya sermayeye ekleyebilmektedir. Dolayısıyla şartların sağlanması halinde şirketin karı edinilmiş mal niteliğinde olacak ve böyle bir oranlama yapılarak mal rejiminin tasfiyesine konu olabilecektir.
Diğer bir deyişle, çok yüksek getirisi olan şirkette mal rejiminin devam ettiği süre boyunca şirketin kar payı istenebilmektedir. Eğer şirketin geliri makul bir seviyedeyse hayatın olağan akışına göre gelir ailenin giderlerinde ya da o an mevcut olan kalemlere dönüşmüştür ve tasfiye konusudur. Bunun dışında yüksek bir gelire sahip ise, hayatın olağan akışına göre fiili karine söz konusudur. Bu kapsamda yüksek şirket gelirinin 1 yıl içerisinde harcanması mümkün olmadığından bahisle ispat yükümlülüğü altında olan şirket sahibi olan eştir. Eş geliri harcadığı yerleri güçlü ve inandırıcı belgelerle ispatlamak zorundadır.
I.EŞLER ARASINDA YAPILAN MAL DEVİRLERİNİN TASFİYESİ
Eşler arasında yapılan mal devirleri resmi şekilde yapılsa dahi yapılan işlemin fiili karine olarak bir mal devri olduğunu ancak gerçekte bağışlanmadığı ve satılmadığı kabul edilmektedir. Yapılan işlemin gerçek anlamda bağış ya da gerçek anlamda satış olduğu iddia ediliyor ise borçlu olan davalı eş bunu güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamak zorundadır. Aksi takdirde eşler arasındaki mal geçişlerine değer verilmemektedir.
Av. Sıla DAŞTAN

